KENTSEL ADALET
Belli bir nüfus yoğunluğuna erişmiş yerleşim birimleri olarak kentler, farklı sosyal sınıfları barındıran yapısıyla toplumsal ve kültürel örgütlenmenin (ya da çözülmenin) en önemli merkezleridir. Tarih boyunca farklılıkları, farklı kültürleri ve düşünceleri bir araya getiren kentler, aynı zamanda toplumsal, düşünsel, teknolojik ve sanatsal gelişmelerin de hareket noktasını oluşturmuş ve herkesin katılımına açık iletişim ve eylem alanlarıyla çeşitli disiplinler arasında ortak çalışmalara olanak tanıdığı gibi, özel yaşamların dışında kalan ilişkileri ve karşılaşmaları da zorunlu kılmıştır. Ne var ki, büyük ölçüde uygarlıkla eş anlamlı olduğu düşünülen kentin, kavramsal içeriği farklı sosyal-ekonomik gelişmelere göre değişebilmekte ve kentlerde yaşayabilmek için kentsel yaşam kurallarına uymak zorunda olan tüm sosyal sınıflar aynı ölçüde kentin sağladığı olanaklardan yararlanamamaktadır. Bu bağlamda kentsel adalet, bir toplumdaki genel gelir dağılımı ve bu dağılıma göre yoksul – orta - zengin sınıflar arasındaki ilişkiler ile de doğrudan ilgili bir konu olarak okunabilir. Sosyal sınıflar arasındaki gelir dağılımı dengesizliği, kentlerin entelektüel yaşamının sacayağını oluşturan sanata ve kültüre, her kesimin aynı oranda erişememesinin en önemli nedenlerinden biri olarak ele alınabilir.
Gelişme, bütünlük arz eden bir süreçtir. Bu bağlamda, Türkiye gibi ekonomik kalkınmasını gelişmiş ülkeler düzeyine yükseltememiş olan toplumlarda, kalkınmanın salt sanayileşme ve para kazanma üzerinden ele alınması, kültür ve sanat gibi alanlarda büyük başarılara imza atmanın zaman alıcı ve zorlu süreçler haline geldiğini düşündürmektedir. Sanatın toplum ve kültür ile olan ilişkisi sürekli yön değiştirmektedir. Güncel gelişmeler sanatta yeni tartışmalara neden olmaktadır. Bunlar arasında sanatçı kimliği, sanat eserinin kendi değeri, sergileme alanlarının değişimi ve en önemlisi sanatın toplumla ilişkisi sayılabilir.
1980’lerden günümüze kadar geçen süreçte sanayileşmenin kültür ve sanat üzerine yoğun baskıları sonucunda sanatın kabul gördüğü koşullar sürekli spekülasyona neden olmuştur. Disiplinlerarası etkileşim çerçevesinde, teknolojideki gelişmelerin yarattığı yeni gösterim olanakları, kimlik ve beden üzerinden yeni yönelimler, sanatın sınırları ve toplumsal iletişim gibi yeni tartışma alanlarını ortaya çıkarmıştır.
Ülkemizde sanat ve kültür konusunda genellikle çok olumlu gelişmeler olmakla birlikte, hala bir bütün olarak toplumun ve farklı toplumsal sınıfların sanat kültürü açısından beklenen duyarlılığa sahip olmadığı açıktır. Bu nedenle konunun, hem ülke çapında, hem de özellikle büyük kentler açısından nesnel bir değerlendirmeye konu yapılmasında yarar görülmüş ve Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 11. Ulusal Sanat Sempozyumu’nun teması “SANATIN DEĞİŞKENLERİ BAĞLAMINDA KENTSEL ADALET” olarak belirlenmiştir.
Sempozyum belirlenen temayı kuramsal olarak tartışmaya açarken, aynı zamanda sempozyum kapsamında düzenlenen “KENTSEL ADALET” başlıklı sergi ile de konuya görsel bir bakış açısı sunmayı hedeflemektedir. Eşitsizliğin çok daha yoğun yaşandığı kent üzerinden kent algısına, kente bakış tarzına, kent temsili ve aktarımına odaklı özgün eserleri bir araya getirmeyi amaçlayan sergi, konuya özgü çok yönlü bir perspektif sunmakta ve “kentsel adalet” kavramı sanat aracılığıyla dillendirilmeye çalışılmaktadır.
Doğruluk/Integrity/2014/Outdoor Installtion view /Cermodern/Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder